What’s new in Gastrointestinal Imaging (Turkish) – December 2020

2 sene ago
Güdük Apandisit: Klinik ve BT Bulguları

Enzerra ve ark.

AJR

Bu makale, apandektomi sonrası rezidü apendiksin enflamasyonu ve obstrüksiyonuyla karakterize nadir bir olgu olan güdük apandisitin incelenmesi amacıyla yazılmıştır. Radyolog ve klinisyenlerin olguya yabancılığı nedeniyle , güdük apandisitle alakalı olgu sunumları kısmen sayıca azdır. Bu kapsamda hazırlanan ilgili vaka serisinde demografik, klinik ve görüntüleme sonuçları açısından ele alan 14 hastanın bilgileri yer almaktadır. Apendektomi ile güdük apandisit tanısı arasındaki ortalama süre 5.1 yıl olarak hesaplanmış, veriler 1 ay ile 17 yıl arasında bir dağılım göstermiştir. BT’de yağ dokuda çizgilenme,  periçekal sıvı ve güdükde inflamatuar değişiklikler gibi apandisitin tipik bulguları saptanmıştır. İnflame güdüğün ortalama boyutu 3.2 cm boyunda ve 1.1 cm  enindedir. Tanıya yardımcı olacak ek bulgular arasında apendikolit ve inflame güdük tabanında sütur varlığı sayılabilir. Vakaların en az üçte birinde perforasyon ve bazı hastalarda abse drenajı, ek apendektomi ya da ileum ve çekumun çıkarılması  gibi gereksinimler görülmüştür. Makaleye göre, yarattığı görüş alanı engellerinden dolayı güdüğün gözden kaçmasına sebep olabileceğinden, laparoskopik apendektomi, riski arttıran bir durumdur.  Ek olarak ilk apandisitte perforasyon, nekroz veya abse oluşumu gibi komplikasyonlar da varsa bunlar ameliyatı zorlaştıracağından subtotal rezeksiyon ve buna bağlı gelişen luminal oklüzyon da güdük apandisitine sebep olabilir.

 

HCC Taraması: Ultrasona Hala İhtiyacımız Var mı? Artılar ve Eksiler

Kamaya A, Rodgers SK. HCC Screening: Is Ultrasound Still Needed at Transplant Centers?—Point: Yes, Ultrasound Remains First Line. AJR August 19, 2020.

Olson MC, Venkatesh SK. HCC Screening: Is Ultrasound Still Needed at Transplant Centers?—Counterpoint: No, CT/MR is the Way to Go. AJR 8/5/2020.

Bu yazı, hepatosellüler karsinom (HCC) için yüksek riskli hastalarda ultrason ile taramanın ve takibin faydası üzerine ilginç bir tartışma içermekte. Günümüzde, ultrason primer bir görüntüleme aracı olarak yaygınca kullanılmakta ve sadece bazı özel durumları olan hastalar başka görüntüleme yöntemlerine sevk edilmektedir. Kontrast veya sedasyon gerektirmemesi, yaygınlığı, ucuzluğu ve uygulama kolaylığı, ultrason kullanımını destekleyen faktörler arasındadır. Ultrasonun sensitivitesi %80 kadar yüksek, spesifisitesi de %90’un üzerinde olarak saptanmıştır. Her ne kadar yazarlar, kesitsel görüntüleme yöntemlerinin doğruluk oranlarının daha yüksek olduğunu belirtse de, bu kriter tek başına daha iyi bir tarama tekniğini belirtmez ve bu kapsamda ultrason, birçok açıdan daha uygun bir yöntem tanımına uymaktadır. Ayrıca doppler ultrasonografinin karaciğer nakli sonrası takip aşamalarında hepatik kanlanmayı gösterme avantajının da olduğu unutulmamalıdır. Duruma karşıt görüşler arasında, BT ve MR tekniklerinin HCC’nin erken tanısında avantajlı olduğu ve ultrasonun bu açıdan, tedavisi daha olası erken hastalık aşamalarını kaçırdığı yer alır. Bu durumda özellikle MR görüntülemenin genel anlamda ve erken safhalarında kanserleri saptamakta ultrasona kıyasla üstünlüğüne dair yazarlar da referans sunmaktadır. Kesitsel görüntüleme yöntemlerinin pahalılığı ve inceleme süreleri göz önünde bulundurulduğunda ise yazarlar kısaltılmış MR protokollerini önermektedir. Kesitsel görüntüleme yöntemlerinin bir başka temel avantajı ise lezyonları tek görüntüleme ile  karakterize ederlerke, ultrasonda pozitif bulgulara rastlanan hastaların BT veya MR’a yönlendirilmeleridir.

 

Özefagustan Endoskopik  Olarak Düğme Pil Çıkarılması Sonrası Seri MR Bulguları

Riedesel ve ark.

AJR

Bu makalede, çocuklarda düğme pillerin endoskopik çıkarılması sonrası ortaya çıkan MR bulgularının bir derlemesi yer almakta ve belli kriterleri karşılayan 19 vaka ele alınmaktadır. Endoskopide, 19 hastanın her birinde ya mukozal erozyona ya da doku nekrozuna rastlanmış ama tam kat hasara ya da perforasyon bulgularına rastlanmamıştır. Bu 19 hastada, pil alımından sonraki ilk 48 saat içerisinde toplam 48 adet MR görüntüsü elde edilmiş ve bu görüntülerde yaygın ödem ve mediastinal yağ dokuda sinyal artışı izlenmiştir. Ödem tüm vakalarda persistan bir bulgu olarak ortaya çıkmış, operasyondan sonraki en az 22 gün içerisinde bile gerçekleştirilen 4 MR görüntülerinin hepsinde saptanmıştır. İlk görüntülemede tüm vakalarda mukozal irregülerite bulgusu da saptanmıştır. Proksimal özefagus hasarı olan hastaların %40’ında, alt özefagus hasarı olan hastaların da %43’ünde özefageal divertikul bulguları ortaya çıkmıştır. Bu bulgular proksimal hasar olan hastalarda takip MR görüntülemelerde düzelmiş ama alt özefagus hasarı olan hastalarda devam etmiştir. Her hastaya floroskopi de yapılmıştır ve bu kapsamda, 19 vakanın 4’ünde sınırlanmış sızıntılar, 16’sında mukozal irregülerite ve 8’inde ülserasyon saptanmıştır. Yazarlar, BT de yapılabileceğini belirtse de, hastada radyasyon maruziyeti ve MR görüntülemenin yumuşak dokuların değerlendirilmesindeki üstünlüğünden dolayı kendi kurumlarında yalnızca MR görüntüleminin kontrendike olduğu durumlarda (metalik parça şüphesi bulunan hastalar vs.) BT’nin kullanıldığından söz etmişlerdir.

 

Postop BT Görüntülerde Enfekte ve Steril Abdominal Sıvı Koleksiyonlarında Karşılaştırma: Klinik ve Görüntüleme Bulgularına Dayalı bir Skorlama Sistemi

Radosa ve ark.

Abdominal Radiology

Bu makale ameliyat sonrası hastalarda intraabdominal sıvı koleksiyonlarının karakterize edilmesinde bir skorlama sisteminin kullanımı amacıyla yazılmıştır. Makalede önce ameliyat sonrası görülen çeşitli sıvı koleksiyonları tanımlanmakta (seromlaar, hematomlar, abseler vb.) ve temiz yaralarda %5’i, septik yaralarda %27’yi bulan enfeksiyon oranlarının, tedavi edilmedikçe %80’e varan bir motaliteye sebep olabilecekleri belirtilmektedir. Yazarlar, aşağıda belirtilen değişkenleri, azalan önemlerine göre kullanarak bir skorlama sistemi tanımlamışlardır:

  • Serum CRP ≥150 mg/L – 4 puan
  • Koleksiyon içerisinde gaz – 3 puan
  • Koleksiyonun BT’de 20 HU üzeri atenuasyonu – 2 puan
  • Koleksiyonun BT’de kontrastlanması– 2 puan

Eğer elde edilen toplam puan 5’in üzerindeyse, yazarlar bu durumu %85 sensitivite ve %79 spesifisite oranlarıyla enfeksiyon varlığı göstergesi olarak tanımlamaktadır ve çalışmada kullanılan sıvı örnekleri bu kapsamda laboratuvara gönderilmiştir. Yazarlar bu ve buna benzer skorlama sistemlerinin hastaya yaklaşım konusunda yardımcı olacağını belirtmektedirler.

 

Duodenal Acillerin Görüntüleme Çeşitlilikleri

Gosangi ve ark.

Radiographics

Bu makale, duodenumdan kaynaklanan ve duodenumu sekonder olarak etkileyen acil durumlardan bahsetmektedir. Önce duodenumun 4 segmentli anatomisi tanımlanmakta ve bu yapıların intraperitoneal ve retroperitoneal konumu tanımlanmaktadır. Peptik ülser hastalıkları duodenumun genelde ilk segmentini etkiler ancak distal segmentlerde görüldüğünde Zollinger – Ellison Sendromu varlığı düşünülmelidir. Komplike olmayan duodenal ülserlerin görülmesi zordur ancak  bulguları arasında mukozal kontrastlanmada devamsızlık ve luminal çıkıntılar gözlenebilir. indirekt bulguları arasında periduodenal yağ çizgilenmesi, komşu lenfadenopati ve submukozal ödem yer almaktadır. Yazarlar aktif kanayan ülser şüphesi halinde trifazik BT anjiografi önermektedir. Bu görüntülemede, kanamanın prekontrast fazında yüksek atenüasyonlu intraluminal materyal, arteryal fazında intraluminal kontrast sızıntısı ve venöz fazda sızıntı şeklinde değişiklikler gözlenir. Ekstraluminal gaz varlığında perforasyon şüphesi bulunmaktadır. Pankreatit, pankreatik enzimlere sekonder ya da pankreas baş kısmında genişleme, peripankreatik sıvı koleksiyonun basısı sonrası ortaya çıkabilen, duodenumu da etkileyen bir patolojidir. Akut kolesistit, duodenumu etkileyen diğer bir patolojidir. Safra taşı  duodenum duvarını erode edip safra taşı ileusuna da yol açabilir. Duodenal travma nadirdir, sıklıkla penetran travma ya da deselerasyon yaralanmaları sebebiyle olur. İlgili makalede gibi, ikinci kıtada görülen Bouveret Sendromu, üçüncü kıtada görülebilen aortoduodenal fistuller ve dördüncü kıtada malrotasyon vb. nadir durumları da ele alan, duodenal patolojileri kıtalara göre sıralayan kapsamlı bir tablo da yer almaktadır.

 

MR Kolanjiopankreatografi: Her Radyoloji Uzmanlık Öğrencisinin Bilmesi Gerekenler

Vidal ve ark.

Radiographics

Bu kısa makale MRCP uygulamalarının iyi bir özetini sunmaktadır. MRCP, pankreatobilier hastalıkları değerlendirmek için geliştirilen, invaziv olmayan bir yöntem olarak, obstrüksiyonların ilerisini görüntüleyemeyen ERCP yöntemine kıyasla, tüm safra sisteminin görüntüsünü sağlayabilmesiyle öne çıkmaktadır. Yöntemin dezavantajları arasında maliyeti, uzaysal çözünürlüğün düşüklüğü, hasta kooperasyonu gerektirmesi sayılabilir. 2D radyal ve 3D sekanslar gibi farklı protokollerle uygulanabilmektedir. Makale, okuyucuyu bu protokolleri detaylı bir şekilde tanıtan; kullanılan teknikleri, avantajları, dezavantajları ve tuzakları anlatan  Radiographics web sitesine yönlendirmektedir. Internet sitesi, safra yolları anatomisinin normal ve varyasyonlu hallerini detaylandırırken malign ve benign safra kanalları patolojilerine değinmekte, safra taşları, kolanjit, biliyer atrezi ve iatrojenik/travmatik problemleri içermektedir. Bu kapsamda açıklanan malign durumlar arasında kolanjiyokarsinom, ampüller, pankreas ve safra kesesi karsinomları yer almaktadır. Değinilen tuzaklar arasında artefaktların yanlış yorumlanmasından ve bazı varyantların patolojik durumları taklit etmesinden bahsedilmiştir.

 

Pankreatik Duktal Adenokarsinom ve Varyantları: İnciler ve Tuzaklar

Schawkat ve ark.

Radiographics

Bu kapsamlı derleme makalesi, solid pankreatik tümörlerin %90’ını oluşturan en yaygın primer pankreas kanseri pankreatik adenokarsinomun görüntülemesi ve detaylarını anlatmaktadır. Hastalığın epidemiyolojisinden bahseden makale, 5 yıllık sağ kalım oranının %7 kadar düşük olduğundan söz etmekte ve görüntüleme teknikleri anlatımına geçmeden önce hastalığın histolojisi ve kliniğine değinmektedir. Pankreatik kitlelerin değerlendirilmesinde ince kesitli BT’nin en optimal seçenek olduğuna değinen makale, pankreatik adenokarsinomların görüntülemede belirsiz, az kontrastlanan ve komşu pankreas ve safra kanallarını tıkayan bir kitle şeklinde ortaya çıktığından bahseder. Tümöral dokunun kanlanması az olduğu için bilindik adenokarsinom tipleri görüntülemede az kontrastlanır ve %10’u çevre parankime göre izodenstir, bu durum ise BT’nin etkinliğini azaltır. Yine de unutulmamalıdır ki, bu izodens lezyonlar genelde iyi prognozludur ve daha az dezmoplastik stromal doku barındırmalarıyla bilinirler.  Duktal dilasyon ve koledok  dilasyonu pankreatik kitlelerin indirekt bulguları arasındadır. Pankreatik adenokarsinom, MR’da genelde T1’de hipointensitesi gösterir, T2 sinyali değişkendir, difüzyon kısıtlılığı vardır. Pankreatik adenokarsinomun diğer benign ve malign fokal pankreatik lezyonlarla karışabilen bulguları vardır. Klinik bulguların detaylı değerlendirilmesi, görüntüleme bulguları laboratuvar verileri doğru bir tanı için kullanılmalıdır. Makalede pankreatik adenokarsinomun adenoskuamöz, undiferansiye, hepatoid, medüller, signet – ring ve kolloid gibi daha az yaygın histolojik alt tipleri de betimlenmektedir.

 

Abdominopelvik Kurşun Yaralanmaların Görüntülenmesi ve İncelemesi

Sodagari ve ark.

Radiographics

Bu Radiographics makalesi,  penetran balistik tavmalarda görüntülemenin önemini vurgulamaktadır. Yazıda balistik fiziği ve yaralanma mekanizmaları gibi konular aydınlatılmaktadır. En sık hasar paternleri laserasyon, kavitasyon ve şok dalga etkileridir.  Ateşli silah yaralanmalarında görüntüleme yöntemlerine stabil hastalarda başvurulmalı ve hemodinamik açıdan stabil olmayan hastalar ameliyathaneye yönlendirilip müdahale sağlandıktan sonra görüntülenmeye alınmalıdır. Görüntülemede kontrastlı protokoller ele alınırken, birden fazla yaklaşım protokolü olduğu unutulmamalı, ultrason ile MRG’nin, değerlendirmede etkinliğinin sınırlı olduğu ve BT’nin genellikle birincil metod kabul edildiği de bilinmelidir. Makalede sonra solid organ hasarı tartışılmış ve her organ için AAST skalasına değinilmiştir. Muskuloskeletal, nörolojik ve diafragmatik hasarlardan da kısaca bahsedilmektedir. Son olarak, makalede takip görüntüleme ve görüntüleme sırasında hastanın pozisyonlanması ve kooperasyonu, metal parçacıklarının yaratabileceği artefaktlar ve bir an önce görüntüleme sonucu öğrenmek isteyen klinisyenler tarafından sık sık  rahatsız edilmek gibi zorluklar tartışılmaktadır.

 

Abdominal Kistik Lenfanjiomların Görüntüleme Özellikleri, Komplikasyonları ve Ayırıcı Tanıları

Tistet ve ark.

Abdominal Radiology

Bu makalede, görece nadir bir vaka olarak bilinen abdominal kistik lenfanjiomlar (AKL) ele alınmaktadır. %5’i abdominal tipte görülen kistik lenfanjiomlar, genelde boyun ve koltuk altı bölgelerinde saptansa da lenf damarlarının görüldüğü her yerde ortaya çıkabilir. Abdomende en sık olarak sırasıyla mezenterde, omentum majus’da, mezokolon ve retroperitonda görülürler. AKL görüntülemelerde, ince duvar ve septalı, homojen seröz sıvı içeren multiloküle lezyon olarak görülürler. Ultrasonda anekoik, BT’de sıvı atenüasyonunda ve MR’da düşük T1, yüksek T2, sinyalindedir. Kontrast sonrası görüntülerde, kistin duvarları ve septalar, hafif progresif kontraslanma gösterebilir. İnce duvar, homojen sıvı ve çevre organlara basının yokluğu, AKL tanısında gerekli bulgulardandır. Genelde soliter olan kistler, multiple olarak da görülebilir. Enfeksiyonlar en sık komplikasyon olup BT ve MR’da heterojen görünümdedirler. AKL, aynı zamanda intestinal intususepsiyona da yol açabilir. Bunun dışında AKL ile görüntülenme bulguları benzer olan birçok ayırıcı tanı düşünülebilir: loküle asit, cisterna chylii, ekstrapankreatik duvarlı nekroz, duplikasyon kistleri ve kistik teratomlar bunlar arasındadır. Hastanın anamnezi de kesin tanıda yardımcı olacaktır. Genelde benign ve asemptomatik olan AKL, semptomatik olması halinde cerrahi rezeksiyon gerektirebilir. Vakaların %27’sine kadarında rekürrens olmaktadır ve perkütan skleroterapi, alternatif bir tedavi metodu olarak değerlendirilebilir.

 

Abdominal ve Pelvik Yapılarda Ortaya Çıkan “- sel”lerin Tanısal İpuçları, Tuzakları ve Görüntüleme Özellikleri

Srisajjakul ve ark.

Abdominal Radiology

“- sel” eki, antik Yunanca’dan “tümör” ya da “kavite” anlamına gelen ektir. Bu makale, abdomen ve pelviste görülen “- sel”lerin çeşitlerini, her birinin görüntüleme karakteristiklerini ve tanısal ipuçlarını tartışmaktadır. Genelde  insidental yakalansalar da bazen semptomatik olan  bu

“-sel”lerin daha yaygın olan tipleri arasında hidroseller, varikoseller ya da mukoseller sayılabilir ama santorinisel, hematosel ve siringosel  gibi daha az yaygın tipleri de makale içeriğine dahildir. Kısaca söz etmek gerekirse, santorinisel, genelde pankreas divisumu olan hastalarda dorsal pankreatik kanalın (Santorini Kanalı) terminal kısmında görülen fokal kistik dilatasyonlar olarak tanımlanır. MRCP,  santorinisellere benzeyen Wirsung kanalından çıkan wirsingosellerden ayırt edilmelerini sağlar. Siringoseller prostata komşu bulboüretral bezlerden gelişen kistlerdir ve perineal ultrason ya da bulbomembranöz üretranın arka kısmındaki T2 – hiperintens sinyaller sayesinde MR görüntüleme ile de tanımlanabilirler. Makalede aynı zamanda koledokoseller, üreteroseller, lenfoseller, spermatoseller ve pyoloseller de tartışılmaktadır.

 

Translated by: Umut Yücel, Hakan Doğan

References
  • Share